ISSN : 1300-0012   E-ISSN 2458-9446 Home      |      Contact      |      TR
 
 
Volume: 36  Issue: 1   Year: 2023
  Ağrı: 29 (3)
Volume: 29  Issue: 3 - 2017
Hide Abstracts | << Back
REVIEW
1.Cortisol and migraine: A systematic literature review
Giuseppe Lippi, Camilla Mattiuzzi
PMID: 29039159  doi: 10.5505/agri.2017.25348  Pages 95 - 99
Migren çok yaygın bir maluliyettir. Bu durumun başlıca tetikleyicisinin stres olduğu göründüğü ve kortizolde iyice bilinen bir stres hormonu olduğu için migren hastalarında kortizol düzeylerini değerlendiren klinik çalışmaları belirlemek için Medline, Scopus ve Web of Science tarama motorlarında araştırma yürüttük. Dört kesitsel, bir gözlemsel ve üç hem kesitsel hem de gözlemsel araştırma incelememize dahil edilmiştir. Örneklem büyüklüğüne göre heterojenlik orta derecede (%49.8), ancak örnek matrisine göre hatırı sayılır derecede yüksek (%66.0) olduğundan verilerin metaanalizini gerçekleştirmeyi olanaksızlaştırmıştır. Yedi kesitsel çalışmanın altısında kortizol konsantrasyonu olgular ve kontroller arasında farklılık göstermemiştir. Dört gözlemsel çalışma açısından, klorofenilpiperazinin aksine hem nitrogliserin, hem de insan kortikotropin serbestleştirici hormon kontrollere göre migren hastalarında daha belirgin bir kortizol salımına yol açmakta etkili olmuştur. Bir dördüncü gözlemsel çalışmada migren atağı sırasında ve migrensiz dönemde tükrükteki kortizol farklı değildi. Sonuçta, migren hastalarında kortikotropa yanıt verme yetisi bozulmuş olabilmesine rağmen bu durumun migrenin patogeneziyle ilgisi olmadığı görünmektedir.
Migraine is a highly prevalent and disabling disorder. Because stress appears to be a prominent trigger of this condition and cortisol is a well-established stress hormone, we performed a search on Medline, Scopus, and Web of Science to identify clinical studies that assessed cortisol levels in migraineurs. Four cross-section studies, one observational study, and three both cross-sectional and observational studies were finally included in our analysis. The heterogeneity was modest for the sample size (49.8%) but was remarkably high for a sample matrix (66.0%), thus precluding the possibility to meta-analyze the data. In six of the seven cross-sectional studies, cortisol levels did not differ between the cases and controls. With regard to the four observational trials, both nitroglycerine and human corticotropin-releasing hormone but not m-chlorophenylpiperazine were effective in generating a more prominent cortisol release in migraineurs than in controls. In a fourth observation trial, salivary cortisol did not differ during the migraine attack and during the migraine free-period. In conclusion, even if altered corticotrope responsiveness exists in migraineurs, it appears to be irrelevant in the pathogenesis of migraine.

EXPERIMENTAL AND CLINICAL STUDIES
2.Mastalgia and associated factors: a cross-sectional study
Deniz Koçoğlu, Serife Kurşun, Belgin Akın, Kamile Altuntug
PMID: 29039149  doi: 10.5505/agri.2017.91069  Pages 100 - 108
Amaç: Mastalji kadınlar arasında yaygın görülen ağrılı bir deneyimdir. Bu çalışmanın amacı mastaljinin prevelansı, ağrının özellikleri ve mastalji ile ilişkili olan özellikle değiştirilebilir faktörlerin belirlenmesidir.
Gereç ve Yöntem: Kesitsel bir çalışmadır, çalışma grubunu 18–65 yaş arası kadınlar oluşturmaktadır. Toplamda çalışma 752 kadın çalışmada yer almıştır. Meme ağrısı için risk faktörleri logistik regresyon-enter modeli; periyodik ve periyodik olmayan meme ağrısı için risk faktörleri logistik regresyon-backward metodu ile değerlendirilmiştir.
Bulgular: Meme ağrısı yaşama için risk faktörleri 35–50 yaş arasında olma (OR: 1.614 CI: 1.110–2.347), üniversite mezunu olma (OR: 3.207 CI: 1.874–5.490), BKİ 30’un üzerinde olması (OR: 2.068 CI: 1.163–3.674), aşırı tuz kullanımı (OR: 1.687 CI: 1.075–2.647), son beş yılda kilo alımı (OR: 1.411 CI: 1.018–1.955), bedeninden küçük sütyen kullanma (OR: 3.260 CI: 2.204–4.821), bedeninden büyük sütyen kullanmadır (OR: 1.896 CI: 1.276–2.817).
Sonuç: Mastaljinin önlenmesi ve yönetiminde kilo kontrolü, tuz alımının kısıtlanması ve uygun önemlidir.
Objectives: Mastalgia is a common and painful experience among women. This study aimed to determine the prevalence of breast pain, characteristics of the pain, and factors associated with breast pain, particularly those that can be changed.
Methods: This cross-sectional study comprised women aged from 18 to 65 years. In total, 752 women were included. Risk factors for breast pain were determined using logistic regression analysis with the entry model, and the risk factors for periodic and non-periodic breast pain were assessed using logistic regression analysis with the backward model.
Results: Results revealed that the following were significant risk factors: age between 35 and 50 years (OR, 1.614; CI, 1110–2347), university graduate (OR, 3.207; CI, 1.874–5.490), BMI of >30 (OR, 2.068; CI, 1.163–3.674), excessive use of salt (OR, 1,687; CI, 1.075–2.647), weight gain in the last 5 years (OR, 1.411; CI, 1018–1955), use of a small bra (OR, 3.260; CI, 2204–4821), and use of a large bra (OR, 1.896; CI, 1276–2817).
Conclusion: Weight control, restriction of salt intake, and selection of a suitable brassiere are important for preventing and managing mastalgia

3.Anxiety, depression and coping behaviors with pain in cancer patients who are aware or unaware of their cancer
Gülcan Güleç, Sacit Güleç, Dilek Ceyhan, Muhtelime Bahar, Soner Özdemir
PMID: 29039150  doi: 10.5505/agri.2017.56688  Pages 109 - 116
Amaç: Bu çalışmada, tanısını bilen ve bilmeyen kanser hastaları arasında depresyon, anksiyete, ağrı ve ağrı ile başa çıkma tarzında farklılık olup olmadığının araştırılması amaçlamıştır.
Gereç ve Yöntem: Ağrı kliniğine tedavi için başvuran, tanısını bilen 30 ve tanısını bilmeyen 30 kanser hastası çalışmaya alındı. Ağrı şiddeti ve ağrı ile ilişkili değişkenleri sorgulayan sosyodemografik bilgi formu, Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği, Ağrı ile Başa Çıkma Ölçeği uygulandı.
Bulgular: Tanısını bilen ve bilmeyen kanser hastaları arasında anksiyete, depresyon, ağrı şiddeti veya ağrı ile başa çıkma tarzı açısından anlamlı bir farklılık bulunamadı. Ağrı şiddeti her iki grupta da depresyon ile anlamlı düzeyde ilişkiliydi.
Sonuç: Çalışmaya, ağrı tedavisi için başvuran küçük bir örneklem grubu dahil edilmiştir. Fakat çalışmamız kanser tanısını bilmenin ağrı ve ağrı tedavisi üzerindeki etkilerini araştıran ilk araştırmadır.
Objectives: This study aimed to investigate whether there are differences in depression, anxiety, pain and styles of coping with pain between cancer patients with and without awareness of their cancer diagnosis.
Methods: In this study, 30 cancer patients aware of their diagnosis and 30 cancer patients unaware of their diagnosis, all of whom visited a clinic for pain treatment, were enrolled in this study. A sociodemographic information form, a questionnaire comprising questions about pain severity and related variables, Hospital Anxiety Depression Scale, and the Pain Coping Questionnaire were administered to the patients.
Results: No significant association was observed between the patients with awareness or unawareness of cancer with respect to anxiety, depression, pain severity, or coping with pain. Pain intensity was significantly associated with depression in both the patient groups.
Conclusion: The study enrolled patients who were admitted for pain treatment, and the sampling group was small. However, this is the first study to investigate the effects of the awareness of cancer diagnosis on pain and its management.

4.Pain experience of nursing students and the methods used to cope with pain
Tuğba Uzunçakmak, Mahmut Kılıç
PMID: 29039151  doi: 10.5505/agri.2017.32650  Pages 117 - 121
Amaç: Bu araştırma, hemşirelik öğrencilerinin ağrı deneyimleri ve baş etmede kullandıkları yöntemleri belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı olarak yapılan bu araştırma, hemşirelik bölümünde yürütülmüştür. Araştırma, örneklem seçilmeden hemşirelik bölümünde okuyan ve araştırmaya katılmayı kabul 264 öğrenci ile tamamlanmıştır. Veriler araştırmacılar tarafından hazırlanan öğrencilerin yaş, cinsiyet, ağrı yaşama durumları ve baş etmede kullandıkları yöntemlere ilişkin sorulardan oluşan anket formu kullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler ve ki kare testi kullanılmıştır.
Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin %76.1’inin (kızların %84.1’i, erkeklerin %56.0’sı) ağrı yaşadığı, ağrı yaşayanların %52.7’sinin ağrı nedeniyle sağlık kuruluşlarına başvurduğu belirlenmiştir (p<0.05). Ağrı yaşayanların %46.8’inin (tüm öğrencilerin %35.6) okul günü kaybı yaşadığı, %70.6’sının (tüm öğrencilerin %53.8) günlük yaşam faaliyetlerinin etkilendiği saptanmıştır. Kız öğrencilerde daha fazla olmak üzere, en çok yaşanılan ağrının baş (%52.3), karın (%42.4) ve bel ağrısı (%33) olduğu tespit edilmiştir. Ağrı ile baş etmede ilaç kullanımının (erkeklerde %42.9, kızlarda %47.8) diğer yöntemlere göre daha fazla olduğu belirlenmiştir. Ağrı ile baş etmede, yurtta kalanlar daha çok ilaç kullanırken (%58.5), yurtta kalmayanlar ise ilaç dışı yöntemlere (%47.4) daha çok başvurmaktadır. Ağrı ile baş etmede, beslenmesine dikkat edenler (%80) dikkat etmeyenlere göre (%44.1) daha çok ilaç kullanmaktadır (p<0.05).
Sonuç: Öğrencilerin ağrı nedeniyle genellikle sağlık kuruluşlarına başvurdukları, baş etmede yaygın olarak ilaç kullandıkları, ağrının günlük yaşam faaliyetlerini etkilediği ve okula devamsızlığa neden olduğu tespit edilmiştir. İlaçların yan etkileri nedeniyle, öğrencilerin ağrı ile baş etmede güvenilir geleneksel ilaç dışı yöntemler hakkında bilgilendirilmeleri ve bu yöntemleri kullanmaları konusunda desteklenmeleri önerilmektedir.
Objectives: This study aimed to determine the pain experience of nursing students and the methods used to cope with it.
Methods: This descriptive study was conducted at the nursing department. Sampling was not used. The study was completed with 264 students. Data were collected using the questionnaire that was prepared by the researchers. Descriptive statistics and chi-square test were used for data analysis.
Results: Of all students, 76.1% (84.1%, females; 56.0%, males) who participated in this study had pain. The most experienced pain was headache (52.3%), stomachache (42.4%), and low back pain (33%); these were more prevalent in females than in males. The use of medication (42.9% in males and 47.8% in females) was higher than the other methods for pain treatment. Students who stayed in the dormitory were more likely to use drugs (58.5%), whereas those not staying in the dormitory were more likely to use non-drug methods (47.4%). Students who paid attention to feeding behavior used more medication (80%) than who did not pay attention (44.1%; p<0.05).
Conclusion: Students were mostly applied to health institutions owing to pain, they used drugs for headache, and the pain affected their daily life activities and resulted in them being absent on school days. In conclusion, considering the adverse effects of medications, it is recommended that students should be informed regarding reliable traditional nonpharmacological methods for coping with pain and should be encouraged to use such methods.

5.Evaluation of the neuropathic pain in the smokers
Sercan Bulut Çelik, Hüseyin Can, Melih Kaan Sözmen, Tijen Şengezer, Yusuf Cem Kaplan, Gökçenur Utlu, Alp Şener, Arzu Aybek Yılmaz, Olgu Aygün
PMID: 29039152  doi: 10.5505/agri.2017.68815  Pages 122 - 126
Amaç: Nikotin bağımlılığı sigara içme davranışının sürdürülmesinde ve tedavi girişimlerinin genel başarısızlığında en önemli nedenlerdendir. Periferik nöropatide, sigara kullanımı, önde gelen risk etkenlerindendir. Çalışmamızda sigara içen bireylerin bağımlılık düzeyi ile nöropatik ağrı açısından birlikteliğinin incelenmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Araştırma herhangi bir nedenle hastaneye gelmiş olan sigara içicileri üzerinde 1 günlük sürede yapıldı. Douleur Neuropathique 4 (DN-4) Anketi, Fagerström Bağımlılık Anketi kişilerin onamı alındıktan sonra yüz yüze görüşülerek uygulandı. Veri çözümlemede, ki kare testi ve çok değişkenli lojistik regresyon analizinden yararlanıldı. Regresyon analizi sonucunda elde edilen Olasılıklar oranları (OR) %95 güven aralıkları ile sunuldu. Anlamlılık düzeyi olarak p<0.05 alındı.
Bulgular: Çalışmaya 444 kişi katılmış olup, bireylerin %57.2’si erkek (n=254 ) idi. Nöropatik ağrısı olan bireylerin yaş ortalaması (46.4±12.3 yıl), olmayanlara göre (42.5±12.9 yıl) anlamlı olarak daha yüksek bulundu. Ağrısı olan bireyler ortalama 31.8±18.3 paket/yıl sigara kullanmış iken ağrısı olmayan bireyler ortalama 22.4±15.5 paket/yıl sigara kullanmıştır ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı saptandı (p<0.05). Geriye doğru eleme yöntemli çok değişkenli lojistik regresyon analizine göre ağrı varlığını cinsiyet OR: 2.22 (%95 GA: 1.26–3.91), DM varlığı OR: 1.97 (%95GA: 1.02–3.81) ve Fagerström ölçek puanının her bir standart deviasyonluk (2.7) artışı için OR: 1.29 (%95 GA: 1.14–1.46) olarak bulundu.
Sonuç: Sigara kullanımı nöropatik ağrı gelişimi için risk faktörüdür. Çalışmamızın sonuçlarında sigara içim yılı ve bağımlılık düzeyi arttıkça nöropatik ağrı gelişme olasılığı da anlamlı düzeyde artmış olarak saptandı. Diyabet tanısı olan kişilerde ise bu oran daha da artmaktadır. Sigara içen bireylerin bu konuda da bilgilendirilmesi son derece önem arz etmektedir.
Objectives: Nicotine addiction is one of the most important causes of the general failure of treatment and keeping the habit of smoking. Peripheral neuropathy is a leading factor of smoking. This study aimed to analyze the association of neuropathic pain and addiction levels of individuals.
Methods: The study was performed on the day on which the smokers visited the hospital for any reason. The Douleur Neuropathique 4 (DN-4) Scale and Fagerström Addiction Survey were administered to the individuals after obtaining their consent.
Results: In total, 444 individuals were included in the study, and 57.2% of them were males (n = 254). The age average of the individuals with neuropathic pain (46.4±12.3 years) was significantly higher than that of those without pain. The individuals with pain smoked approximately 31.8±18.3 packet/year cigarettes, whereas those without pain smoked approximately 22.4 ± 15.5 packet/year cigarettes; the difference was significant statistically (p<0.05). According to multivariate logistic regression analysis with the backward elimination method, the existence of pain was found to be PR = 2.22 (95% GA, 1.26–3.91) in terms of sex, DM existence was found to be PR = 1.97 (95% GA, 1.02–3.81), and for each standard deviation increase (2.7) in Fagerström scale, PR was 1.29 (95% GA, 1.14–1.46).
Conclusion: Smoking is a risk factor for neuropathic pain. In our study, the possibility of neuropathic pain increases as the duration of smoking and addiction level increase, and with diabetes, this rate increases even more. It is extremely important that the smokers should be informed regarding these facts and possibilities.

6.Postoperative analgesia after arthroscopic shoulder surgery: A comparison between single-shot interscalene block and single-shot supraclavicular block
Ahmet Kemalettin Koltka, Mehmet Büget, Emre Sertaç Bingül, Ali Erşen, Süleyman Küçükay, Ata Can Atalar, Mert Şentürk
PMID: 29039153  doi: 10.5505/agri.2017.67984  Pages 127 - 131
Amaç: Artroskopik omuz cerrahisi hastalarında postoperatif analjezik olarak opioidler, nonsteroid analjezikler ve lokal anestetikler kullanılabilir. Çalışmamızda tek doz interskalen blokla tek doz supraklavikular bloğun postoperatif analjezik etkinliklerini karşılaştırılması amaçlandı.
Gereç ve Yöntem: Etik kurul ve hastalardan izin alındıktan sonra interskalen (GİSB) veya supraklavikular blok (GSKB) uygulanması için kontrendikasyonu bulunmayan ASA I–II 50 hasta randomize olarak ikiye ayrıldı. İki gruba da preoperatif dönemde ultrason eşliğinde blok yapılarak 30 ml %0.5 bupivakain uygulandı. Postoperatif dönemde intravenöz morfin 0.3 mgr/saat infüzyon, 1 mgr bolus doz ve kilitli kalma süresi 20 dakika olacak şekilde hasta kontrollü analjezi uygulandı. Hastaların postoperatif vizuel analog skala (VAS: 0–10 cm) değerleri 4., 8., 12. ve 24. saatlerde sorgulandı, ek analjezik ihtiyaçları ve tekniğe bağlı yan etki ve komplikasyonlar kaydedildi. 24 saat sonunda hasta memnuniyeti (HM) sorgulandı.
Bulgular: VAS değerlerine bakıldığında 4. saat VAS değeri GSKB’ta daha düşüktü ve 8, 12 ve 24. saat VAS değerleri GİSB’ta daha düşüktü ancak istatistiksel olarak gruplar arasında fark yoktu. İSB grubunda %28 hastaya ek analjezik verilirken SKB grubundaki %68 hastaya ek analjezik verildi (p<0.05). İSB grubundaki hastaların morfin tüketimi daha düşüktü (18.95±9.2 mg vs 30.6±9.6 mg, p<0.001). İSB grubundaki hastaların HM değeri anlamlı olarak daha yüksekti (7±1.0 vs 6.1±0.9; p<0.01). Yan etki açısından gruplar arasında fark yoktu. GİSB’ta yedi hasta bulantı-kusma görülürken (%28) GSKB’ta on iki hastada (%48) bulantı-kusma vardı. Bu açıdan da iki grup arasında istatistiksel açıdan fark yoktu.
Objectives: In arthroscopic rotator cuff surgery for postoperative analgesia opioids, nonsteroid analgesics, and local anesthetics can be used. This study aimed to compare the effectiveness, additional analgesic requirements, patients satisfaction, and complications of single-shot interscalene and supraclavicular blocks.
Methods: After obtaining the ethics committee’s approval and informed consent, 50 ASA I-II patients were randomized to either the interscalene (GISB) or supraclavicular (GSCB) group. Preoperatively, patients received an ultrasonography-guided block using 30 ml of 0.5% bupivacaine. In the postoperative period, morphine patient-controlled analgesia was administered as a 0.3-mg/h basal dose and 1-mg bolus dose, with a 20-min lockout time. Postoperative visual analog scale (VAS; 0–10 cm) scores of the patients were evaluated at 4, 8, 12, and 24 h postoperatively; additional analgesic requirements, adverse effects, and complications were recorded. Patient satisfaction (PS) scores were evaluated after 24 h.
Results: VAS scores at 4 h were lower in the GSCB group than in the GISB group, and the VAS scores at 8, 12, and 24 h were lower in the GISB group than in the GSCB group, with no statistical significance. Additional analgesic requirements was 28% in the GISB group and 68% in the GSCB group (p < 0.05). Total morphine consumption was lower in the GISB group than in the GSCB group (18.95±9.2 mg vs. 30.6 ± 9.6 mg; p < 0.001). PS scores were higher in the GISB group than in the GSCB group (7.0±1.0 vs. 6.1±0.9; p < 0.01). Adverse effects and complication rates were similar in both the groups. In GISB group, seven patients (28%) had nausea/vomiting, whereas in the GSCB group, 12 patients (48%) had nausea/vomiting. This difference was statistically insignificant.
Conclusion: Supraclavicular block can be considered as an alternative to interscalene block for arthroscopic shoulder surgery.

CASE REPORTS
7.Severe headache following ozone therapy: Pneumocephalus
Hüseyin Toman, Uğur Özdemir, Hasan Ali Kiraz, Nurettin Lüleci
PMID: 29039154  doi: 10.5505/agri.2016.36024  Pages 132 - 136
Pnömosefali kranial kavitede havanın olmasıdır. Pnömosefali epidural anestezi veya epidural steroid enjeksiyonu sırasında yanlışlıkla duranın delinmesi ile meydana gelebilir. Olgumuz 41 yaşında kadın hasta, lomber disk hernisi tanısı ile opere olmuş fakat şikayetleri devam ediyordu başarısız bel cerrahisi sendromu olduğu düşünüldü. Ameliyathanede sedoanaljezi yapılarak steril koşullarda ve skopi altında RACZ kateteri kaudal bölgeden epidural alana yerleştirildi. İlk olarak Madrid deklarasyonu doğrultusunda 20 ug/ml konsantrasyon ve 5 ml hacimde oksijen-ozon karışımı epidural aralığa verildi. Perkütan epidural nöroplasti için 5 dakika sonra 1500 Ünite hiyalüronidaz, %0.25 bupivakain + 80 mg triamsinolon kateterden yapıldı. İşlem sonrası hasta sedyeye alınır iken şiddetli baş ağrısı ve mide bulantısı şikayeti oldu. Hemen bilgisayarlı beyin tomografisi çekildi ve pnömosefali ile uyumlu hava, sağ lateral ventrikül frontal boynuzu, interhemisferik fissür ve süperior serebellar sisternada gözlendi. Hasta Trendelenburg pozisyonuna getirildi ve intravenöz sıvı verildi. Tedavi olarak analjezikler verildi ve yatak istirahati tavsiye edildi. Hasta ikinci gününde taburcu edildi. Baş ağrısı ve şikayetleri bir hafta içinde kayboldu. Bu yazıda başarısız bel cerrahisi sonrası, medikal ozon tedavisinin bir komplikasyonu olarak gelişen pnömosefaliyi literatür bilgileri ışığında tartışmaya çalıştık.
Pneumocephalus is defined as air in the cranial cavity. Pneumocephalus can result from inadvertent dural puncture during lumbar epidural anesthesia or epidural steroid injection. Presently described is case of 41-year-old woman who had undergone lumbar disc hernia operation but due to ongoing complaints, was diagnosed as having failed back surgery syndrome. Percutaneous epidural neuroplasty was performed. In the operating room, under sterile conditions and under sedoanalgesia, Racz catheter was inserted in caudal area and guided to epidural area with scope. In accordance with Madrid Declaration, 20 ug/mL concentration and 5 mL volume oxygen–ozone mixture was injected. After waiting 5 minutes, 0.25% bupivacaine + 80 mg triamcinolone + 1500 units hyaluronidase was administered through the catheter. After epidural neuroplasty procedure, when patient was taken to gurney, she complained of severe headache and nausea. Computed tomography scans of head were done immediately, and consistent with pneumocephalus, air was observed in right lateral ventricle frontal horn, interhemispheric fissure, and superior cerebellar cistern. Patient was placed in Trendelenburg position and intravenous fluid was replaced. Analgesics and bed rest were recommended as treatment. Patient was discharged from hospital on the second day. Within a week, headache pain and other complaints had resolved. In this article, the case of a failed back surgery patient who was postoperatively treated with medical ozone and experienced complication of pneumocephalus is discussed in context of literature data.

8.Successful anesthetic management in axillo-axillary bypass surgery
Dilek Altun, Özlem Çınar, Emre Özker, Ayda Türköz
PMID: 29039155  doi: 10.5505/agri.2015.94840  Pages 137 - 140
Aksillo-aksiller baypas, subklavyen çalma sendromu olan hastalarda tercih edilen bir cerrahi işlemdir. Koroner-subklavyen çalma sendromu olan yüksek riskli hastalarda anestezi yönetimi güvenlik ve teknik açıdından zorluklar getirmektedir. Bu olgu sunumu, sol subklavyen arter kökünde darlık nedeniyle aksillo-aksiller baypas tedavisi gerekli olan kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve koroner arter hastalığı olan 52 yaşındaki bir erkek hastayı tanımlamaktadır. Burada, servikal epidural anestezi tekniği kullanılarak aksillo-aksiller baypas cerrahisi geçiren hastadaki başarılı anestezi yönetimini sunduk.
Axillo-axillary bypass grafting is considered the operation of choice for patients with subclavian steal syndrome. Anesthetic management of high-risk patients with coronary-subclavian steal syndrome presents safety and technical challenges. Presently described is case of chronic obstructive lung disease and coronary artery disease in a 52-year-old man who required axillo-axillary bypass surgery to treat stenosis at the origin of left subclavian artery. Successful anesthetic management was achieved for patient undergoing axillary-axillary bypass surgery using a cervical epidural technique.

9.Vertebrobasilar artery dolichoectesia and pain; coincidence or etiology?
Murat Alemdar
PMID: 29039156  doi: 10.5505/agri.2016.29200  Pages 141 - 146
Dolikoektazi arterlerin uzaması, genişlemesi ve büküntülü hale gelmesi olarak tanımlanır. En sık etkilenen damarlar; intrakranial vertebral ve baziler arterlerdir. Vertebrobaziler arter dolikoektazisi genellikle asemptomatiktir. Semptomatik olgularda, serebral iskemi, kanama ya da kitle etkisine bağlı bası bulguları görülür. Literatürde beşinci kraniyel sinir basısına bağlı olarak gelişen trigeminal nevralji ile ilgili olgu sunumları mevcut ise de, bildiğimiz kadarıyla, vertebrobaziler arter dolikoektazisine ikincil gelişen hemikrani veya sürekli bir yüz ağrısı daha önce rapor edilmemiştir. Burada, sağ tarafta sürekli yarım başağrısı şikayeti ile başvuran vertebrobaziler arter dolikoektazili 42 yaşında bir erkek hasta ve onun yeğeni olan, sağda sürekli fasiyel ağrı ile başvuran 19 yaşında bir kadın hasta sunuldu.
Dolichoectesia is described as elongation, widening, and tortuosity of an artery. Most commonly involved vessels are the intracranial vertebral and basilar arteries. Vertebrobasilar artery dolichoectesia is usually asymptomatic. Cerebral ischemia, hemorrhage, or compression findings due to mass effect can be seen in symptomatic patients. Although there are case reports of trigeminal neuralgia due to fifth cranial nerve compression in the literature, to the best of our knowledge, neither hemicranial nor continuous facial pain secondary to vertebrobasilar artery dolichoectesia has been reported previously. Presently described is case of a 42-year-old male with vertebrobasilar dolichoectesia who had complaint of continuous right-sided hemicranial pain, and his 19-year-old niece, who presented with continuous right-sided facial pain.

LETTER TO THE EDITOR
10.The anatomical variation to be considered in upper extremity blocks: double axillary vein
Ali İhsan Uysal, Eylem Tarakçı, Başak Altıparmak, Semra Demirbilek, Metin Özcan
PMID: 29039157  doi: 10.5505/agri.2016.19870  Pages 147 - 148
Üst ekstremite sinir blokları bu bölgenin kronik ağrı tedavisi ve cerrahisi için sık olarak uygulanan bir yöntemdir. Blok yapılırken bu bölgenin anatomik varyasyonları olabileceği unutulmamalıdır. Çift aksiler ven gibi anatomik varyasyonu olan hastalarda intravaskuler enjeksiyon gibi komplikasyon ihtimali artmaktadır. Üst ekstremite bloklarının USG eşliğinde uygulanması, olası çift axiller veni tanımlamak ve intravasküler enjeksiyondan kaçınmak için daha uygun olacaktır. Çift axiller ven varyasyonu ile karşılaşıldığında infraklavikuler blok sırasında veni sıvı ile arterden uzaklaştırma yöntemi olarak hidrolokalizasyon tekniğinin faydalı olabileceğini düşünüyoruz.
Upper limb nerve blocks are often implemented as a method for the treatment of chronic pain and surgery. The anatomical variatons of block area should be noted. The possibility of complication like intravascular enjection increases in patients with anatomical variation of double axillary vein. It would be beter to apply upper extremity blocks with ultrasound for identifying possible double axillary vein and avoiding intravascular injection. Hydrolocalization can be useful for removing artery from vein when faced with a variation of double axillary vein.

11.Total spinal block, bupivacaine toxicity or else under epidural anaesthesia?
Ömer Karaca, Hüseyin Ulaş Pınar, Rafi Doğan
PMID: 29039158  doi: 10.5505/agri.2016.05924  Pages 149 - 150
Epidural anestezinin organları koruması üzerine ispatlanmış etkileri olduğundan, yüksek riskli hastalarda özellikle tercih edilmektedir. Ancak, bu anestezi tekniği yaşamı tehdit eden komplikasyonlara sahiptir. Epidural anestezi altındayken herhangi bir nedenle gelişen anaflaksi tablosundaki bulgular, bu tarz komplikasyonların bulgularıyla benzerlik gösterdiğinden, anaflaksi tanısı kolaylıkla gözden kaçabilmektedir.
Epidural anesthesia of which effectiveness has proved on the protection of organs, is preferred particularly in high-risk patients. However this anesthesia technique has life-threatening complications. The symptoms occurring for any reason during epidural anesthesia resemble the symptoms of such complications for which reason the diagnosis of anaphylaxis can be easily missed.



   
Copyright © 2024 The Journal of The Turkish Society of Algology, All Rights Reserved.