ÖN SAYFALAR | |
1. | Ön Sayfalar Front Matter Sayfalar I - X |
DERLEME | |
2. | Nöroaksiyel blokları takiben gelişen kraniyal sinir felçleri Cranial nerve palsies following neuraxial blocks Mete Manici, Rafet Onur Görgülü, Kamil Darçın, Yavuz GürkanPMID: 39431676 doi: 10.14744/agri.2024.69345 Sayfalar 209 - 217 Spinal anestezi, tüm dünyada çeşitli ameliyatlar için en çok uygulanan bölgesel anestezi tekniklerinden biridir. Kraniyal sinir felci, santral nöroaksiyel bloğun nadiren bildirilen bir komplikasyonudur. Etiyolojisi değişkenlik göstermekle birlikte, en sık intrakraniyal hipotansiyona bağlı sinir sıkışması veya traksiyonu ile ilişkilidir. Ekim 2023’te PubMed ve Google Scholar veri tabanlarında, 1952 ile 2023 yılları arasında yayınlanmış İngilizce makaleler arandı. Bu derlemede, 93 makale ve olgu sunumunu analiz ettik. Bu makalede, literatürde şimdiye kadar yayınlanmış 105 vakanın bir derlemesi sunulmuştur. Kraniyal sinir felçleri obstetrik ve jinekolojik olgularda daha sık görüldü. En sık 6. kraniyal sinir felci bildirilmiştir. Birden fazla kraniyal sinirin felci aynı anda gelişebilir ve bilateral veya unilateral olabilir. Genel olarak tek taraflı paralizi gözlenmiştir. 3., 4. ve 6. kraniyal sinir felçlerinde en sık görülen bulgu diplopi idi. Sekizinci kraniyal sinir felcinde ise en fazla işitme kaybı görülmüştür. Semptomları olan hastaların erken tanınması ve tanı yöntemlerinin kullanılmasının tedavide etkili olduğu görülmüştür. Spinal ve epidural anestezi ve dural ponksiyon sonrası en sık görülen kraniyal sinir yaralanmaları 6. ve 3. kraniyal sinir felçleridir. Semptomların esas olarak beyin omurilik sıvısı (BOS) basıncındaki değişikliklere bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir. Tedavi planlarının mekanizmaya göre tasarlanması önerilmektedir. |
DENEYSEL VE KLINIK ÇALIŞMALAR | |
3. | Lumbar disk hernisinde trans-sakral epiduroskopik lazer dekompresyonun yaşam kalitesine etkisi The impact of trans-sacral epiduroscopic laser decompression on quality of life in lumbar disc herniation Sibel Özcan, Arzu Muz, Aysun Yıldız Altun, Rustem Payam, Mehmet Fatih Polat, Selami Ateş ÖnalPMID: 39431678 doi: 10.14744/agri.2023.75983 Sayfalar 218 - 226 Amaç: Trans-sakral epiduroskopik lazer dekompresyon (SELD), video kılavuzlu kateter ve lazer kullanılan, lomber disk hastalığında minimal invaziv tedavi için tercih edilen seçeneklerden biridir. Bu çalışmanın amacı, lomber disk hernisi olan hastalarda SELD tedavisinin ağrı, özürlülük ve yaşam kalitesi üzerine etkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Ocak 2015–Haziran 2017 arasında SELD yapılan toplam 76 hasta retrospektif olarak incelendi. Oswestry Engellilik İndeksi (ODI) ve Görsel Analog Skala (VAS) skorları işlem öncesi ve SELD’den 1, 3, 6, 12 ay sonra kaydedildi. Yaşam kalitesi, işlem öncesi ve SELD’den 12 ay sonra kaydedildi. Hasta memnuniyeti ise son takipte Odom Kriterlerine göre değerlendirildi. Bulgular: Bel ağrısı ve radiküler ağrıda, VAS skoru son takipte 6.5±0.9 ve 7.2±0.3’ten 2.31±1.6 ve 2.9±1.3’e düşerek iyileşme gözlendi (p<0.001). ODI ile değerlendirilen özürlülük oranında ise 65.21±1.7’den 21.38±1.0’a düşüş tespit edildi. İşlem sonrası SF-36 skoru, anketin tüm alt değişkenlerinde istatistiksel olarak daha yüksekti. Son değerlendirmede, hastaların %65.8’i işlem sonrası memnuniyetlerini Odom Kriterlerine göre mükemmel-iyi olarak bildirdi. Sonuç: Trans-sakral epiduroskopik lazer dekompresyon, kronik bel ağrısı ve/veya radiküler ağrısı olan, konservatif tedavilere ve epidural steroid uygulamasına yanıt vermeyen hastalarda ağrı ve özürlülük skorunu iyileştirerek yaşam kalitesini artırmaktadır. |
4. | Çocuk acil servislerinde kullanılan renkli maskelerin çocukların ağrı algısına etkisi: Randomize kontrollü çalışma The effect of colored masks used in pediatric emergency clinics on children's pain perception: Randomized controlled study Eda Gülbetekin, Fatma Gül Can, Selahattin KaragözPMID: 39431669 doi: 10.14744/agri.2023.00086 Sayfalar 227 - 235 Amaç: Bu çalışma, çocuk acil servislerinde hemşirelerin kullandığı renkli cerrahi maskelerin çocukların ağrı algısı üzerindeki etkisini incelemek amacıyla randomize kontrollü olarak yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma, Türkiye’nin doğusundaki bir ilde bulunan bir Devlet Hastanesinin çocuk acil polikliniğine başvuran 1–3 yaş arası 81 çocuk ile gerçekleştirilmiştir. Veriler, ağrı algı düzeyini ölçmek amacıyla “Kişisel Bilgi Formu” ve “Yüz İfadesi, Bacak Hareketi, Aktivite, Ağlama, Teselli Edilebilirlik (FLACC) Ağrı Değerlendirme Aracı” kullanılarak toplanmıştır. Damar yolu işlemi yapılırken, deney grubunda renkli cerrahi maske, kontrol grubunda ise beyaz cerrahi maske kullanılmıştır. Çocukların ağrısı, hemşire gözlemlerine dayanarak değerlendirilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde bağımsız örneklem t-testi ve ANOVA testi kullanılmıştır. Sonuçlar %95 güven aralığında ve p<0.05 anlamlılık düzeyinde değerlendirilmiştir. Bulgular: Beyaz maske grubundaki çocukların %35’inin 1 yaşında, %35’inin ise 3 yaşında olduğu görülmüştür. Renkli maske grubundaki çocukların %46.3’ü 2 yaşındadır. Beyaz maske grubundaki çocukların %52.5’i, renkli maske grubundaki çocukların ise %31.7’si kızdır. “FLACC” ölçeğinin toplam puanı beyaz maske grubunda 8.92±1.526, renkli maske grubunda ise 4.73±2.721 olmuştur. Sonuç: 1–3 yaş arası çocuklarda damar yolu işlemi sırasında hemşireler tarafından renkli cerrahi maske kullanımının çocukların ağrı algısını azaltmada etkili olduğu belirlenmiştir. |
5. | Lomber diskopatide Disc-Fx yöntemiyle intradiskal diskektomi + RFTC uygulanan hastaların retrospektif olarak değerlendirilmesi Retrospective evaluation of patients treated with intradiscal discectomy + RFTC using the Disc-Fx method in lumbar discopathy Hatice Kaykusuz, Süheyla Karadağ Erkoç, İbrahim AşıkPMID: 39431672 doi: 10.14744/agri.2023.20633 Sayfalar 236 - 247 Amaç: Alt bel ağrısı, hayat kalitesini bozan, hem sosyal hem de çalışma hayatında kısıtlılığa neden olan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlarda sıklığı giderek artmaktadır ve konservatif ya da cerrahi prosedürlerle tedavi edilmeye çalışılır. Fakat konservatif tedaviye yanıt alınamadığında, yüksek komplikasyon oranlı cerrahi planlamak ne kadar akıllıcadır? Günümüzde, cerrahi kadar etkin ve daha az komplikasyonlu minimal invazif prosedürler bu nedenle yaygınlaşmaktadır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada, alt bel ağrısı nedenli minimal invazif tekniklerden biri olan Disc-Fx prosedürünün etkinliğinin araştırılması planlandı. Bu nedenle, çalışmamıza Disc-Fx prosedürü uygulanan hastalar dâhil edildi. Bu prosedür uygulanan hasta ve hasta yakınları telefonla arandı. Hasta ve hasta yakınlarına bilgi verildi ve onam alındıktan sonra işlem öncesi ve işlem sonrasına yönelik sorular soruldu. Hastaların verileri telefonla ve hastane veritabanından elde edildi. 18 yaşından büyük 40 hastanın bilgileri toplanıp, oluşturulan protokole göre retrospektif olarak incelendi. Daha sonra veriler istatistiksel hesaplamaya tabi tutularak sonuçlar elde edildi. Bulgular: Elde ettiğimiz veriler ışığında; literatüre benzer şekilde, preoperatif VAS, ODI ve MacNab skorlarının postoperatif 1., 6. ve 12. ayların sonundaki değerleri arasında anlamlı fark tespit edildi. Hatta preoperatif döneme göre postoperatif her bir dönemdeki VAS, ODI ve MacNab değerleri arasında anlamlı fark tespit edildi. Ayrıca çalışmamızda alt bel ağrısı etiyolojisinde önemli olabilecek faktörler de değerlendirildi. Sonuç: Sonuç olarak, Disc-Fx prosedürünün düşük komplikasyon oranları, hasta sonuçları ve analjezik ihtiyacında azalma oluşturması sebebiyle özenle seçilen hastalar için umut vaat eden bir prosedür olduğu düşünülmektedir. Daha fazla hasta sayısı ile daha uzun süre hasta takibi yapılan randomize kontrollü çalışmaların yapılması sonucu daha net sonuçlar elde edilebileceği kanısına varılmıştır. |
6. | Boyun ağrısıyla ilişkili özür seviyesi orta ve şiddetli olan kadınlarda gövde kas enduransı ve ayakta durma dengesinin özür seviyesine göre incelenmesi Investigation of trunk muscle endurance and standing balance according to severity of disability in women with moderate to severe disability due to neck pain Müge Kırmızı, Gamze Yalçınkaya Çolak, Yeşim Salık Şengül, Orhan KalemciPMID: 39431680 doi: 10.14744/agri.2023.90907 Sayfalar 248 - 256 Amaç: Kronik boyun ağrılı kadınlarda gövde kas enduransı, ayakta durma dengesi ve boyun özür seviyesi arasındaki ilişkiyi incelemek ve gövde kas enduransı ile ayakta durma dengesini özür seviyesine göre karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Boyun Özür İndeksi skoru %30–%70 olan otuz bir kronik boyun ağrılı kadın dahil edildi. Boyun fleksörleri ve gövde fleksörleri, ekstansörleri ve lateral fleksörlerinin izometrik endurans süreleri ölçüldü. Overall denge indeksi (OSI), anteri-or/posterior denge indeksi (APSI) ve medial/lateral denge indeksi dört koşulda elde edildi: sert zemin üzerinde gözler açık (GA-Sert), sert zemin üzerinde gözler kapalı, yumuşak zemin üzerinde gözler açık ve yumuşak zemin üzerinde gözler kapalı (GK-Yumuşak). Daha yüksek indeks skorları, daha büyük postural salınımı ifade eder. İlişki için doğrusal regresyon analizi kullanıldı. Katılımcılar, özür skorlarına göre orta seviye özre veya şiddetli özre sahip olanlar olarak iki gruba ayrıldı ve gruplar karşılaştırıldı. Bulgular: Gövde fleksör endurans süresi, özür seviyesi (R-kare=0.18, F(1.29)=6.453) ve GK-Yumuşak koşulda elde edilen APSI (R-kare=0.17, F(1.29)=6.105) üzerinde etkili bulundu (p<0.05). Gövde ekstansör endurans süresi, GA-Sert koşulda elde edilen OSI üzerinde etkili bulundu (R-kare=0.14, F(1.29)=4.775, p<0.05). Özür seviyesi orta olan kadınların gövde fleksörlerinin endu-rans süreleri, özür seviyesi şiddetli olan kadınlara göre uzundu (Cohen’s d=0.89, p<0.05). Sonuç: Kronik boyun ağrılı kadınlarda gövde fleksör ve ekstansör kasların izometrik endurans süreleri ayakta duruş dengesi ile ilişkiliydi. Gövde fleksör enduransı, boyun özür seviyesi ile de ilişkiliydi. Ayrıca, özür seviyesi orta olan kadınlar, şiddetli olanlara göre daha iyi gövde fleksör enduransına sahipti ve farkın etki büyüklüğü büyüktü. |
7. | Serebral palsili çocukların bakımını üstlenen bireylerde görülen ağrı fenotipleri Pain phenotypes in caregivers of children with cerebral palsy Tuğba Cirit, İsmail SaraçoğluPMID: 39431674 doi: 10.14744/agri.2024.28999 Sayfalar 257 - 265 Amaç: Serebral palsili (SP) çocukların bakımını üstlenen bireylerde görülen kronik ağrı fenotiplerini belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Bireylerde baskın ağrı tipinin prevalansını belirlemek için güncel bir sınıflandırma sistemi kullanıldı. Bu doğrultuda, bireylere Vizüel Analog Skalası, Margolis Ağrı Diyagramı, Santral Sensitizasyon Ölçeği ve Kısa Form-36 ölçekleri uygulandı. Ayrıca bireylere kantitatif duyu muayenesi yapıldı. Bulgular: Çalışmamız 60 birey ile tamamlandı. Bireylerin %30’unda nosiseptif ağrı, %25’inde nosiplastik ağrı ve %5’inde nöropatik ağrı baskın ağrı tipi olarak belirlendi. Baskın ağrı tiplerine göre bireylerin ağrı süresi (p=0.365) ve yaşam kaliteleri anlamlı farklılık göstermedi (p>0.05). Ancak ağrı şiddeti (p=0.016) ve Santral Sensitizasyon Ölçeği skorları (p<0.001) açısından ağrı tipleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu. Sonuç: SP’li çocukların bakımını üstlenen bireylerde en yaygın görülen ağrı tipi nosiseptif ağrı olarak saptandı. Ayrıca, ağrı fenotipleri arasında ağrı şiddetinin en yüksek olduğu tipin nöropatik ağrı olduğu sonucuna ulaşıldı. Mekanizmaya dayalı sınıflandırma sisteminin klinik kılavuzlarda yer alması için geçerlik ve güvenilirliğin gösterilmesi gerektiğinden bu alanda daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. |
OLGU SUNUMU | |
8. | Transforaminal epidural steroid enjeksiyonu sonrası nadir bir komplikasyon olarak inatçı hıçkırık: Bir olgu sunumu Persistent hiccups as a rare complication after transforaminal epidural steroid injection: A Case Report Ferhat EgePMID: 39431673 doi: 10.14744/agri.2022.90688 Sayfalar 266 - 268 Bu olgu sunumunda, inatçı hıçkırık şikayeti olan hasta, subakut bel ağrısı şikayeti ile bu çalışmanın yapıldığı kliniğe başvurmuştur. Hastaya transforaminal epidural betametazon artı lidokain enjeksiyonu uygulanmış ve ardından 6 gün süren ve kendiliğinden geçen inatçı hıçkırıklar gelişmiştir. Beş ay sonra benzer şikayetlerle tekrar başvuran hastaya bu kez betametazon ve salin bileşeni ile birlikte tekrar transforaminal epidural steroid enjeksiyonu (TFESI) uygulanmıştır. Enjeksiyon sonrası, 7 gün süren ve kendiliğinden geçen inatçı hıçkırıklar gelişmiştir. Buna göre, subakut bel ağrısı nedeniyle transforaminal epidural betametazon enjeksiyonu uygulanan ve sonrasında nadir bir komplikasyon olarak inatçı hıçkırık gelişen bu olgu sunumu ile literatüre katkıda bulunmak amaçlanmıştır. |
9. | Ultrason rehberliğinde diz eklem içi steroid enjeksiyonunu takiben çift konturu taklit eden görüntüleme bulgusu: Bir olgu sunumu An unusual imaging finding mimicking double contour sign following ultrasound-guided intra-articular knee injection of steroid: A case report Serdar Kokar, Özlem Mercan, Kenan AkgünPMID: 39431671 doi: 10.14744/agri.2022.10179 Sayfalar 269 - 271 Sinoviyal sıvı incelemesinde monosodyum ürat kristallerinin tespit edilmesi, Gut hastalığının tanısında halen altın standarttır. Ultrason değerlendirmesinde ise çift kontur bulgusu, Gut hastalığının en yaygın bulgularındandır. Bu makalede, literatürde ilk kez, ultrason rehberliğinde eklem içi steroid enjeksiyonunu takiben diz ekleminde çift kontur görünümü oluşan bir olguyu sunduk ve güncel bilgiler ışığında tartıştık. |
10. | Bel ağrısı ve radikülopatiye neden olan lumbal faset eklem sinovyal kistinin floroskopik perkütan aspirasyonu Percutaneous fluoroscopic lumbar facet joint synovial cyst aspiration for manifesting with radiculopathy and low back pain Kamer DerePMID: 39431670 doi: 10.14744/agri.2022.07742 Sayfalar 272 - 275 Lomber faset eklem sinovyal kistleri, lomber omurganın dejeneratif anormalliklerindendir ve alt ekstremite radikülopatisine, spinal stenoza ve bel ağrısına neden olabilirler. Burada perkütan floroskopik faset eklem içerisinden aspirasyon ile tedavi edilen bir sinovyal kistli olguyu sunuyoruz. 46 yaşında kadın hasta, beyin cerrahisi polikliniğine 2 aydır devam eden sol radiküler bel ağrısı şikayeti ile başvurdu. Fizik muayenesinde sol L5 radikülopatisi mevcuttu; sinir köküne bası yapan bir sol L5-S1 faset eklem sinovyal kisti MR ile tespit edildi. Faset eklem yoluyla perkütan floroskopik kist aspirasyonu planlandı. Kist aspirasyonu ile toplam 0.2–0.3 cc sıvı aspire edildi. Aspirasyon yapıldığı sırada hasta ağrısının hafiflediğini bildirdi ve işlem tamamlandı. 3 hafta sonra çekilen MR’da kistin eskisinden daha küçük hale geldiği ve herhangi bir sinir kökü basısı yapmadığı doğrulandı. Uzun süre izlenen hastada (1 yıl) bel ağrısı ve nörolojik semptom yoktu. Bilindiği üzere, faset eklem kisti doldurularak floros-kopik perkütan rüptür uygulanan hastalarda başarılı sonuçlar alınmaktadır; buradaki vakada olduğu gibi aspire edilerek de aynı başarılı sonuçların alınabileceği kanaatindeyiz. |
11. | İnterskalen blok sonrası tek taraflı diyafram paralizisi gelişen hastada USG ile erken tanı ve tedavi yönetimi Early diagnosis and treatment management with USG in a patient who developed unilateral diaphragmatic paralysis after interscalene block Zülfü Çevik, Deniz Kara, Ayda TürközPMID: 39431675 doi: 10.14744/agri.2022.47750 Sayfalar 276 - 280 İnterskalen brakiyal pleksus bloğu, omuz, klavikula ve humerus ameliyatlarında anestezi ve analjezi amacıyla sıkça kullanılmaktadır. Ancak, interskalen blok sonrası enfeksiyon, hematom, vasküler yaralanma, lokal anestezik toksisitesi, sinir hasarı, total spinal anestezi, diyafram paralizisi ve Horner sendromu görülebilmektedir. Bu olgu sunumunda, intraoperatif ve postoperatif analjezi amacıyla ultrason rehberliğinde yapılan interskalen brakiyal pleksus bloğu sonrasında gelişen ve ultrason ile hızla yatak başı tanı ve tedavisi uygulanan tek taraflı diyafram paralizisi olgusu, literatür eşliğinde sunularak tartışılmıştır. Son yıllarda ultrasonun anestezi pratiğinde, hem periferik sinir bloğu uygulamalarında hem de komplikasyonların erken tanı ve tedavisinde önemli bir yatak başı monitörizasyon yöntemi olduğunu düşünmekteyiz. |
12. | İleri yaşta uzamış auralı migrene bağlı bilateral oksipital enfarkt Bilateral occipital infarcts due to persistent migraine with aura in an elderly Melek Kandemir Yılmaz, Pınar KırıklıPMID: 39431679 doi: 10.14744/agri.2022.79989 Sayfalar 281 - 284 Migrenöz enfarkt, daha çok genç kadınlarda ve posterior dolaşımda %1’den daha az sıklıkta görülen bir migren komplikasyonudur. Migrenin, özellikle auralı migrenin, yaşlılardan ziyade genç erişkinlerde iskemik inme için bir risk faktörü olduğu bilinmektedir. Migren baş ağrısı ve uzamış auraya bağlı olarak anormal görsel bulguları olan bilateral oksipital enfarkt saptanan 71 yaşında erkek hasta sunulmuştur. Hastanın ergenlik döneminden beri auralı migreni olduğu ve yaşı ilerledikçe atak sıklığı ve şiddetinin azaldığı öğrenilmiştir. Migren ve ileri yaşın yanı sıra vasküler risk faktörü olarak yakın zamanda tanı konulmuş olan hipertansiyon dışında özellik saptanmamıştır. Hastanın semptomları verapamil ile kontrol altına alınmıştır. Migrenöz enfarkt, ileri yaşlarda belirgin risk faktörleri olmaksızın da görülebilir ve verapamil ile kontrol altına alınabilir. |
EDITÖRE MEKTUP | |
13. | Tek iğne ile 2 iç rotatorun ultrason rehberliğinde enjeksiyonları: omuz ağrısında tetik nokta tedavisi Ultrasound-guided ınjections of 2 internal rotators with one needle: Trigger point treatment for shoulder pain Yakup Erden, Fatih BağcıerPMID: 39431677 doi: 10.14744/agri.2023.73444 Sayfalar 285 - 286 Makale Özeti | |
DIĞER | |
14. | Hakem Listesi Reviewer List Sayfa 287 Makale Özeti | |